Elê adlı kitabımın ikinci bölümünden oluşan bu kitap bildiğim, tanıdığım tüm kadınlar için kaleme alındı. Yazmasam olmazdı. Yazmasam bir şey eksik kalırdı.
Kendimi tanımaya, çevremde olanları anlamaya başladığım zamanlara ait hafızamda kalan her şey kadınlar tarafından şekillendiğini görüyorum. Annem, ninelerim, komşu kadınlar, abla, hala ve teyzelerim… İlk sığınaklarımız onlar oldu. Çoğu kişi gibi benim de ilk arkadaşlarım, ilk sırdaşlarım onlardı. En zayıf olduğum dönemlerde onlara sığındım. Çocukluğumun en mahrem, en utanılası anlarında yanımdaydılar. Beni hoş gördüler, ayıplamadılar, kınamadılar.
Aklıma kazınan ilk çocukluk anılarımın hepsinde onlar var. Bu anlar onlar tarafından bir hamur gibi yoğrulmuş ben farkında olmadan. Onların hissetmiş olduğu gibi hissetmiş olduğumu; onlarınki gibi canımın yandığını, hayaller kurduğumu, çaresiz kaldığımı görüyorum yıllar sonra. Onların kahramanı olduğu veya anlattığı hikâyelerle yoğruldum.
Kitabımda iç içe geçen tüm hikâyeler ilk çocukluk yıllarından kalma anılarımın kurgulanmasıyla oluştu. İsimler, yerler benzeşse de gerçek yaşamla ilgisi yok ve tamamen kurgu ürünü hepsi.
Kitabın yazıldığı on yıl boyunca hikâyeyi canlı tutan, yazımın itici gücünü oluşturan şey ise çocukken ismi anılınca korktuğum bir deli adam oldu. Korktuğum için sokaktan geçerken elime taş aldığımı hatırlıyorum ama ona doğru fırlatıp fırlatmadığımı hatırlamıyorum. Akibeti hep meçhul kalmıştı benim için bu zavallının. Çok sonraları öldüğünü duydum. Bir yakınımı kaybetmiş gibi üzülmüştüm ölüm haberine.
Bu garip adama karşı hissetiklerim ve duyduğum vicdan azabı bir tarafa özellikle çocuğu deli denilip taşlanırken annesinin neler hissetmiş olabileceğini çok düşünüp, çok dertlenmiştim yıllarca. Uykularımı kaçırdı hissetiklerim; yüreğim ezildi. Evlat sahibi olunca bu duyguların altında daha çok ezildim.
Bu kitap aslında bir delinin annesine ait bir hikâye. Hissetiklerini ne kadar yansıtabildim emin değilim. Ama kitabın yazıldığı on yıl boyunca bu kadınla aynı şeyleri hissetiğimi söyleyebilirim. Onun çıkmazlarını yaşadım. Yazdığım her satırda, her sayfada acılarını yüreğimde duydum. Oğluna yaptığı dualara yüreğimle eşlik ettim. Bu on yıl boyunca önce babasını, sonra annesini, en son sevdiği adamı onunla beraber gömdüm içime.
Elê’nin ölümü ise bir tırtılın bir kelebeğe dönüşmesi gibi sessizce oldu. Bir ben vardım yanı başında. Son nefesini verirken fısıldadığı her şeyi duydum, ah çekişlerini dinledim. Kozasını çatlatıp rengârenk kanatlarıyla gökyüzüne doğru uçmasını seyrettim.
Kitabın içinizde birçok şeye dokunacağına eminim. Sıcacık bir şeyler bulacaksınız okurken. Bir sokakta yıllar sonra karşılaştığınız bir dostunuza rastlar gibi sayfalarda yitirdiklerinize rastlayacaksınız. Çocukluğunuza ait bir şeyler bulacaksınız belki. İlk aşklarınıza, unutamadıklarınıza, uykunuzu kaçıranlara, sinir olduklarınıza, öfke duyduklarınıza rast geleceksiniz bazı sayfalarda. Elê’nin hissetiklerini hissedecek, ümitlerine sarılacaksınız belki de. Kitabın sonunda elinize konan narin bir kelebeği kaybetmenin boşluğunu hissedeceksiniz yüreğinizde.
Pdf formatında aşağıdaki linkten ücretsiz indirebilirsiniz.
Ya da E-pub ( e-kitap ) olarak aşağıdaki online kitap mağazalarından temin edebilirsiniz.